Aile; hem dinimizin, hem de Türklerin, çok önemli bir kurumu olmuştur. Orta asyadaki tarihlerinden bu yana Türkler, tarihleri boyunca güçlü aile yapısı sayesinde, bir çok devlet kurmuş ve tarih boyunca var olagelmişlerdir. İslamiyet öncesinde töre adı verilen sözlü kurallarla korunan aile yapısı, Türklerin İslam’ı kabul etmesiyle, islamî prensipler ile de korunmaya başlayarak , daha güçlü bir yapıya sahip olmuştur. Tarih boyunca da güçlü aile yapısını sağlayan en önemli konulardan birisi de, ailede mahremiyet kavramı olmuştur.
Mahremiyet; yasak, dokunulmazlık anlamlarına gelir. Sözlükte gizli olma durumu, gizlilik, mahrem olma hali manalarına gelir ve Arapça ‘mahrem’ kelimesinden türetilmiştir. Özel olan ve özel kalması gereken şeylerin tümünü ifade eder. Aile, mahremiyetin en önemli olduğu kurumdur. Özellikle, ailede eşlere bu konuda büyük görevler düşmektedir. Eşler birbirlerinin sırlarını saklamalı, asla ifşa etmemelidir. Efendimiz (s.a.v) bu konu ile ilgili olarak, Allah’ın en sevmediği işlerden birinin aile mahremiyetini ve sırlarını başkalarına anlatmak olduğunu söylemiştir. Çocukların mahremiyet eğitimi de yine ailede, anne-babanın eğitimi ile olur. Anne ve babalar kendi mahrem alanlarını belirlerken, çocuklarına da bu konudaki sınırları ve ölçüleri, doğal olarak öğretmiş olurlar. Böylece çocuklarına güzel örnek, doğru rehber olmuş olurlar. Ayrıca başkalarına karşı mahremiyetini korumalarını öğretmek de yine ebeveynin sorumlulukları arasındadır. İffet’ ve ‘hayâ’ mahremiyeti tamamlayan iki önemli değerdir. Hz. Muhammed (s.a.v) efendimiz bir hadislerinde şöyle buyurmuştur: “Arsızlık nerede ve kimde olursa olsun çirkinleştirir. Hayâ ise, nerede ve kimde olursa olsun zarifleştirir.” (Tirmizi, Birr,47) İffet ve haya sahibi bir birey, olumlu benlik algısı oluşturur. İnsan olarak değerini görür ve kendini değerli hisseder. Bu durum ise, insanlar arası karşılıklı saygı ve güven oluşumuna katkı sağlar. Fıtrata uymayan anormal düşünce, tutum ve davranışlardan kişiyi uzak tutar. Doğal olarak da durum, herkes tarafından istenen, sağlıklı bir gelişmedir.
Günümüzde aile mahremiyeti, hedefe alınmış bir hedef tahtası gibidir. Zira İslamı yok etmeye çalışanlar, aileyi hedef almakta ve bunu yaparken de ‘iffet ve haya’ duygularını hedefe alarak işe başlamaktadır. Nasıl mı? Bu durumu şöyle açıklamaya çalışayım. İffet ve haya duygularının, her gün adeta törpülenmeye başlaması, televizyonların ailelerimize girmesi ile başlar. Televizyonlarda yayınlanan film, dizi ve magazin programları ile iffet ve haya duyguları; sürekli itibarsızlaştırılmaya, basitleştirilmeye, sıradanlaştırılmaya başlanmış-tır. İlk önceleri bu duygular yavaş yavaş törpülenirken, zamanla bu dozaj sürekli artırılmıştır. Şöyle ki; başlangıçta yayınlanan film ve dizilerde, evli olmayan erkek ve kadın el ele tutuşup geziyorken, şuan da yayınlanan film ve dizilerde evli olmayan erkek ve kadın çıplak olarak aynı yatakta gösteriliyor. Evli olmayan erkek ve kadının bu yaşantıları normalmiş gibi anlatı-lıyor. Hem Müslüman olduğunu söyleyen hem de hiçbir eleştiri getirmeden bu film ve dizileri sürekli izleyen kişiler için de bu durumlar adeta sıradanlaşıyor, normalleşiyor. Oysa ki dinimiz; bırakın bu işleri yapmayı, yanına yaklaşmayı dahi yasaklıyor. Müslüman olduğunu beyan eden kişilere sorulduğunda da bu durum normal bir durum olarak görülüyor. İşte haya ve iffet duygularımızın yok edilmeye başlandığının kanıtı da bu olsa gerek…
Ailede Mahremiyet başlığı ile başladığım bu yazıyı, kısaca ve yalnızca şu soru ile bitirmek istiyorum: Müslüman! Ne zaman özüne döneceksin?…